×

Rapunzel Masal Oku – Altın Saçlı Kule Kızı

Rapunzel Masal Oku – Altın Saçlı Kule Kızı

Çok uzak diyarlarda, ormanın en sessiz yerinde, taş duvarlarla çevrili büyük bir bahçeye bakan küçük bir kulübede bir kadın ile bir adam yaşarmış. Bu çift çok uzun zamandır çocuk sahibi olmak istermiş. Günün birinde kadın, bir bebek beklediğini öğrenince büyük bir sevinçle dolmuş. Ama ne olduysa o günden sonra olmuş; çünkü kadının canı durmadan bahçedeki o yemyeşil rapunzel otundan çekmeye başlamış.

Bahçe, kötü kalpli bir cadıya aitmiş. Duvarları çok yüksekmiş, kapısı kilitliymiş. Ama kadının isteği öyle güçlüymüş ki, eşi gece olunca sessizce bahçeye girip biraz rapunzel otu toplamış. Kadın bu otları yediği gün hemen kendini daha iyi hissetmiş ama ertesi gün canı daha çok istemeye başlamış.

Adam, eşinin mutluluğu için yeniden bahçeye girmiş. Fakat bu kez cadı tarafından yakalanmış. Cadı, gözlerini kısmış ve tiz sesiyle bağırmış:

“Bahçeme kim girmeye cesaret eder!”

Adam korkudan titremeye başlamış, durumu anlatmış. Cadı biraz düşünmüş, sonra sinsice gülümsemiş:

“Tamam,” demiş, “rapunzel otunu alabilirsin ama doğacak bebeği bana vereceksin!”

Adam, çaresizce kabul etmiş. Aylar sonra kadın bir kız çocuğu doğurmuş. Gözleri yıldız gibi parlayan, saçları altın gibi ışıldayan bir bebekmiş. Cadı hemen gelmiş, bebeği kucaklayıp götürmüş ve ona “Rapunzel” adını vermiş.

Rapunzel büyümüş, güzelleşmiş, saçları yere kadar uzamış. Cadı, onu kimse görmesin diye derin ormanın ortasında, kapısı olmayan yüksek bir kuleye kapatmış. Kulenin yalnızca en tepesinde küçük bir pencere varmış. Cadı, Rapunzel’i her gün ziyaret etmek istediğinde pencerenin altına gelerek bağırırmış:

“Rapunzel, Rapunzel! Uzat altın saçlarını!”

Rapunzel uzun saçlarını pencereden sarkıtırmış, cadı da saçları tutarak yukarı tırmanırmış. Günler böyle geçip gitmiş. Rapunzel kulede şarkılar söyleyerek, hayal kurarak büyümüş. Bir gün ormanda gezen genç bir prens, Rapunzel’in şarkılarını duymuş. Sesin geldiği kuleyi bulmuş ama yukarı nasıl çıkacağını bilememiş. Derken, bir gün cadının gelip saçlara tırmandığını görmüş. Ertesi gün, o da aynı şeyi denemeye karar vermiş.

Güneş batarken kulenin altına gelmiş, “Rapunzel, Rapunzel! Uzat altın saçlarını!” diye seslenmiş. Rapunzel şaşkınlıkla saçlarını sarkıtmış. Prens yukarı çıkmış. Onu ilk kez gören Rapunzel önce korkmuş ama prensin güler yüzü ve tatlı sözleriyle hemen dost olmuşlar. O günden sonra prens her gün gizlice kuleye gelmiş. Rapunzel, prensin anlattığı hikâyeleri dinlemiş, dış dünyanın ne kadar güzel olduğunu öğrenmiş.

Bir süre sonra prens, Rapunzel’e şöyle demiş:

“Gel, birlikte kaçalım. Seni kuleden kurtarayım. Saçlarınla iniş yapamayız ama her gelişimde bana bir parça ipek ver. Onlardan merdiven örüp seni aşağı indireceğim.”

Rapunzel, bu fikri çok beğenmiş ve her gün gizlice prense birer parça ipek vermeye başlamış. Fakat günlerden bir gün, Rapunzel dalgınlıkla cadıya şöyle demiş:

“Sen benden çok daha ağır iniyorsun. Prens tüy gibi hafifti.”

Cadı bunu duyunca çok öfkelenmiş. Rapunzel’in saçlarını bir çırpıda kesmiş. Sonra genç kızı uzaklara, kimsesiz bir ormana bırakmış. Kulenin tepesine çıkıp Rapunzel’in saçlarını pencereden aşağı sarkıtmış. Akşam olduğunda prens gelmiş, her zamanki gibi seslenmiş. Cadı, saçları sarkıtmış. Prens yukarı çıktığında Rapunzel yerine cadıyı bulmuş. Cadı, alaycı bir kahkaha atarak prensi itmiş. Prens aşağıdaki dikenli çalılıklara düşmüş ve gözlerini kaybetmiş.

Aylarca ormanlarda dolaşan prens, ne gördüğü yolu biliyormuş ne de nereye gittiğini. Ama bir gün, uzaktan gelen bir ses duymuş. Bu tanıdık ses Rapunzel’in sesiymiş. Prens, sese doğru gitmiş. Rapunzel, onu görünce gözyaşlarına boğulmuş. Sarılmışlar. Rapunzel’in gözyaşları prensin gözlerine damlamış ve o anda bir mucize olmuş: Prens yeniden görmeye başlamış.

İkisi birlikte prensesin sarayına dönmüşler. Orada büyük bir düğün yapılmış. Rapunzel artık özgürmüş, tutsak kaldığı kule geride kalmış. Sarayda mutlu bir yaşam sürmüşler. Bahçelerinde her zaman ipek çiçekler açar, kuşlar Rapunzel’in şarkılarını dinlermiş.

Cadıysa bir daha asla görülmemiş. Ormanın karanlıklarına karışmış. Ama herkes onun kötü kalbine rağmen sevginin gücünü yenemediğini konuşurmuş. Rapunzel ile prensin hikâyesi kuşaktan kuşağa anlatılmış.

Çocuklar o kuleyi görmek için yıllar sonra ormana gitmiş. Kulenin taşları yosun tutmuş, penceresinden güneş girmemiş ama Rapunzel’in sesini hâlâ ormanda duyduklarını söyleyenler olmuş.

Ve kim bilir, belki de masallar yalnızca uyumadan önce değil, umut etmek istediğimiz her anda bizimledir.

Yorum gönder