Kısa Masal Oku: Renkli Şemsiye ve Minik Serçe
Bir zamanlar gökyüzü hep gri olan bir şehirde, küçük bir kız yaşardı. Adı Ela idi. Ela, yedi yaşında, kıvırcık saçlı, neşeli ve her şeye merakla bakan bir çocuktu. Herkes güneşi beklerken, Ela yağmurları severdi. Çünkü onun rengârenk bir şemsiyesi vardı. Şemsiye o kadar güzel renklerle bezenmişti ki, gören herkes dönüp bir daha bakardı. Kırmızı, turuncu, sarı, mavi, yeşil ve mor… Sanki bir gökkuşağı başının üstünde açılıyordu.
Ela’nın annesi o şemsiyeyi ona doğum gününde hediye etmişti. “Bu şemsiye seni sadece yağmurdan değil, karanlıktan da koruyacak,” demişti. Ela önce ne demek istediğini anlamamıştı ama zamanla annesinin sözlerinin derinliğini kavrayacaktı.
Bir Yağmur Sabahı
O sabah Ela, pencerenin önünde uyanmıştı. Dışarıda hafif bir yağmur çiseliyordu. Bulutlar gökyüzünü kaplamıştı ama Ela’nın içi güneş gibiydi. Hemen giyindi, çizmelerini geçirdi ve şemsiyesini alarak dışarı çıktı. Okula gitmeden önce biraz yürümek istiyordu. Yağmurla ıslanmış kaldırım taşlarına bastığında çıkan sesler onu mutlu ediyordu.
Ancak bu sefer her şey farklıydı.
Bir ağacın altında, titreyen bir serçe gördü. Serçenin tüyleri ıslanmış, kanadı yana düşmüştü. Yağmur damlaları gözlerini kapatmıştı. Ela dikkatle yaklaştı, diz çöktü ve şemsiyesini serçenin üstüne tuttu.
“Üşüme, küçük dostum. Artık güvendesin,” dedi Ela, sesi titreyerek.
Serçeye Yardım
Ela, serçeyi dikkatlice avuçlarına aldı. Küçük hayvan neredeyse hiç hareket etmiyordu. Hemen eve döndü. Annesi onu kapıda görünce şaşırdı.
“Elacığım, ne oldu?”
“Anne, bir serçeyi kurtardım. Kanadı kırık olabilir. Ne yapabiliriz?”
Annesi hemen eski bir ayakkabı kutusu çıkardı, içine pamuklar serdi ve kutunun kenarına küçük delikler açtı. Serçeyi yavaşça içine koydular. Annesi, “Biraz dinlensin, sıcaklık ve biraz yiyecek onu kendine getirir,” dedi.
Ela, serçeye “Boncuk” adını verdi. Her sabah okuldan önce ve sonra onunla konuştu, masallar anlattı, ninniler söyledi.
Boncuk’un İyileşme Süreci
Günler geçtikçe Boncuk gözlerini açtı, cıvıldamaya başladı. Kanadını yavaşça oynatıyordu. Ela her geçen gün onun daha iyi olduğunu görerek seviniyordu. Her gece, “Kısa masal oku,” diyerek Boncuk’a bir hikâye anlatmak adeta bir gelenek olmuştu. Masallar bazen prensesler, bazen ormanda kaybolan çocuklar, bazen ise uçan balıklarla doluydu.
Ela için Boncuk artık sadece bir kuş değildi. O, bir dost, bir sırdaş, bir umut kaynağıydı.
Uğurlama Vakti
Bir sabah Ela pencereye baktığında gökyüzü tertemizdi. Güneş parlıyordu. Annesi, “Ela, sanırım Boncuk artık uçabilecek kadar güçlü,” dedi. Ela’nın içi birden burkuldu. Boncuk’u kaybetmek istemiyordu ama onun mutlu olmasını istiyordu.
O gün Ela, şemsiyesini aldı ve Boncuk’u kutudan çıkararak sokağa çıktı. Şemsiyesini açtı ve gökyüzüne doğru kaldırdı. Boncuk önce Ela’nın eline kondu, sonra bir çırpıda göğe süzüldü. Gözden kaybolmadan önce gökyüzünde birkaç tur attı, sanki teşekkür eder gibi.
Ela o an gözyaşlarını tutamadı ama bu gözyaşları hüzün değil, mutluluk gözyaşlarıydı.
Günler Sonra
Aradan haftalar geçti. Ela yine yağmurlu bir sabah şemsiyesini alıp dışarı çıktı. Tam bir su birikintisinin üstünde zıplarken, bir ağaç dalında tanıdık bir cıvıltı duydu. Başını kaldırdı ve Boncuk’u gördü. Boncuk yalnız değildi. Yanında bir başka küçük serçe daha vardı. Sanki ailesini getirmişti.
Ela gülümsedi.
“Güle güle, Boncuk. Artık senin de bir masalın var,” dedi.
Renkli Rüyalar ve Boncuk’un Sürprizi
Ela, Boncuk’u gökyüzüne uğurladıktan sonra her sabah pencereye biraz daha umutla bakar olmuştu. Bazen rüyasında onu görüyordu. Kimi zaman Boncuk, rengârenk tüyleriyle konuşuyordu. Kimi zaman da ona gökyüzünden düşen yıldızlarla mektup gönderiyordu.
Bir gece, Ela çok ilginç bir rüya gördü. Rüyasında, şemsiyesi konuşmaya başlamıştı!
“Ela,” dedi şemsiye, “Boncuk sana bir hediye bırakmak üzere geri geliyor. Ama sadece gerçekten iyi kalpli olanlar bu hediyeyi bulabilir.”
Ela uyandığında kalbi küt küt atıyordu. Gözlerini ovuşturdu, camdan dışarı baktı. Gökyüzü maviye çalıyordu, hava hafif rüzgârlıydı. İçinde garip bir heyecan vardı. Kahvaltısını bitirir bitirmez dışarı fırladı, şemsiyesini almayı da unutmadı.
🕊️ Gökyüzündeki İz
Parkın köşesindeki o ağacın yanına gitti. Boncuk’u ilk gördüğü ağacın dallarına dikkatlice baktı ama kuş görünürde yoktu. Başını eğip yürümeye devam etti.
O sırada bir tüy süzüldü gökten. Minicik, bembeyaz ama ucunda hafifçe mora çalan bir renk vardı. Ela şaşkınlıkla baktı.
“Bu… Boncuk’un tüyü!” dedi heyecanla.
Tüy yere düştü, tam da onun eski defterinin sayfasına. Ela defteri cebinden çıkardı. Tüy, sayfanın tam ortasında durdu. Ve o an, sayfanın üstüne sihirli bir yazı belirdi.
“Doğruyu, iyiliği ve sevgiyi takip edenler, gökyüzünün masalını yazabilir.”
Ela heyecanla eve döndü. Annesine her şeyi anlattı. Annesi gülümsedi:
“Bazen gerçek dostluklar sadece yeryüzünde değil, gökyüzünde de yazılır. Sen kalbinle yazdın Ela.”
📖 Ela’nın Masal Defteri
O günden sonra Ela, her akşam yeni bir masal yazmaya başladı. Defterinin adı artık “Gökyüzünün Masalları”ydı. İlk masalının adıysa: “Kısa Masal Oku: Renkli Şemsiye ve Minik Serçe”
Her masalda Boncuk bir maceraya atılıyor, başka hayvanlara yardım ediyor, ormanları güzelleştiriyor, çocuklara umut veriyordu. Ela, masallarını sınıf arkadaşlarıyla paylaştığında herkes sessizce dinliyor, bazen ağlıyor, bazen gülümsüyordu.
Öğretmeni bile şaşırmıştı:
“Ela, senin içinde bir masal yazarı varmış!”
Ela gülümsedi. Çünkü o biliyordu; asıl yazar kalbinde yaşayan duygulardı.
🌈 Boncuk’tan Son Bir Ziyaret
Bir gece Ela, defterini yazarken camdan gelen bir cıvıltı sesiyle irkildi. Başını kaldırdı. Boncuk, yine camdaydı! Ama bu kez yalnız değildi. Yanında üç minik serçe daha vardı. Belki yavrularıydı, belki dostları…
Ela camı açtı. Boncuk omzuna kondu, gagasıyla Ela’nın yanağına dokundu. Diğer kuşlar şemsiyenin kenarına dizildi. O an gökyüzünden minik yağmur damlaları düşmeye başladı.
Ela şemsiyesini açtı, tıpkı o ilk günkü gibi. Ama bu kez yalnız değildi.
Çocuklar için yazılmış, ama büyüklerin kalbine de dokunabilecek bu masal, işte o geceden sonra artık gerçek bir dostluğun hikâyesiydi.
Boncuk ve arkadaşları gökyüzüne süzülüp giderken, Ela fısıldadı:
“Güle güle Boncuk. Seninle yazdığım bu masal hiç bitmeyecek…”
Sabah güneş doğarken küçük serçe gözlerini açtı. Geceden kalan yağmur damlaları hâlâ yaprakların ucundan süzülüyordu. O anda gökyüzüne baktı ve içini bir umut kapladı. “Bugün şemsiyeyi bulmalıyım,” dedi kendi kendine. Uçmaya başladığında, minik kanatlarında kararlılık vardı.
Yolda karşısına yaşlı bir kaplumbağa çıktı. Kaplumbağa yavaşça başını kaldırdı ve “Nereye böyle aceleyle, küçük serçe?” dedi.
Serçe, “Bir çocuk bana çok özel bir şemsiye verdi. Renkliydi, tıpkı bir gökkuşağı gibi. Onu rüzgar uçurdu. Bulmalıyım, çünkü o sadece bir eşya değil, bir dostluk simgesiydi.”
Kaplumbağa gözlerini kıstı ve yavaşça başını salladı. “Doğru yoldasın. Şemsiye büyük çınar ağacının oradaki vadide bir yere düşmüş olabilir.”
Serçe teşekkür edip hızla o yöne doğru uçtu. Gökyüzü biraz daha aydınlanmıştı. Uçarken karşısına çıkan bir çocuk ona seslendi:
“Hey serçecik, biraz durur musun? Bugün okulda kısa masal oku etkinliği var. Öğretmenimiz ‘en güzel masalı siz yazın’ dedi. Senin başından geçenleri yazsam olur mu?”
Serçe tebessüm etti. “Olur tabii, ama önce şemsiyemi bulmalıyım.”
Vadiye ulaştığında, ormanın derinliklerinde hafifçe dalgalanan tanıdık renkleri gördü. Renkli şemsiye, çimenlerin arasındaydı. Koşarak yanına gitti ve bir kanadını açarak onu kaldırdı. O an şemsiyenin sapına bir not iliştirildiğini fark etti.
Notta şöyle yazıyordu:
“Eşyalar gelir geçer, ama içten gelen bağlar kalıcıdır. Bu şemsiye seni her zaman hatırlayacak.”
Serçe gözlerini kısıp gökyüzüne baktı. Anladı ki, dostluk sadece eşyalarda değil, kalptedir.
Dönüş yolunda uğradığı çocuğa masalını anlattı. Çocuk da okulda onun anlattıklarını yazıya döktü.
Öğretmeni yazıyı okuduktan sonra gülümsedi ve dedi ki:
“Bu sadece bir masal değil, bu gerçek bir yolculuk. Kim kısa masal oku isterse, bu hikâyeyi okuduğunda kalbine dokunacak.”
Ve serçenin öyküsü, şehirdeki tüm çocukların en sevdiği hikâye haline geldi. Her gece uyumadan önce annelerine “Anneciğim, lütfen bana o renkli şemsiyeli kısa masal oku der misin?” diyorlardı.
Zaman geçti. O çocuk büyüdü, yazar oldu. Ve bir gün en çok satan kitaplarından birine bu hikâyeyi yazdı. Kitabın adı ise:
**“Kısa Masal Oku: Renkli Şemsiye ve Serçe”**ydi.
Ve masal, yüzyıllar boyunca her kalbe renkli bir şemsiye gibi dokundu.
 
								

 
                                    
Yorum gönder